Yazar: Shou - 01-19-2021, 11:30 AM - Forum: Ceza Hukuku
- Yorum Yok
Merhabalar ben bir kişi ile iş için anlaştım. Yeni şirket kurduk dedi. Şirket ile benim hesabıma 10.620 TL para gönderdi. Daha sonra iş için sıkıntı olduğunu ve EFT saati geçmeden 9320 TL hesabıma gönder dedi. Akşam oldu 500 TL cepbank gönder dedi. Sabah oldu 400 TL gönder dedi. Yine aynı hesabına gönderdim. 3. GÜN şirketin genel müdürü olduğunu söyleyen kişi beni aradı parayı yanlış gönderdiğini söyledi bende XX isimli kişi benden parayı parça parça geri aldı. Ben hesabımı ona vermiştim iş için konuştuk dedim iptal oldu diyip aldı. Kendisine XX isimli kişinin şirkette ne konumda olduğunu sorduğumda Şirketin Sorumlusu olduğunu onun işler ile ilgilendiğini bize hesap bilgilerini o veriyor biz parayı gönderiyoruz dedi. Senin hesabına parayı göndertip benden geri aldığını söyledi. Benim gibi 1 kişi daha varmış malzeme parasınıda bir başkasının hesabına göndermiş. Bende müdür'e neden verdikleri hesaplara para gönderiyorsunuz dedim. Oda bana işler ile o ilgileniyor dedi. Bizden para çalmaya çalışmış felan dedi. 3 gün sonra beni aramasıda bir garibime gitti. Hesabımda 400 TL kaldığını diğerlerini aldığını beyan ettim. 400 TL de isterse geri yollama dedi. Beni ve diğer arkadaşı gidip şikayet etti. Karakoldan beni çağırdılar ifade almaya olayı olduğu gibi anlattım. Gönderdiğim paraların dekontlarınıda verdim. Daha önceden Genel Müdür Şirketin sorumlusu için 1 ay önce benim hesabıma açıklama kısmına XX isimli kişiyi yazıp para göndermişti. Onunda dekontunu verdim. Şirketin Sorumlusu şirket bizim dedi. Şirketin SSK'lı çalışanı çıkmış. Burada bizimle iş için anlaşıp para gönderttirdi. Şirketin genel müdürü de Çalışanına güveniyor verdiği hesaplara para gönderiyor. İfade vereli 2 ay oldu. Bizim için ne gibi durum olabilir? Parayı gönderenin XX isimli kişi olduğunu biliyoruz fakat Şirketden gelmiş. Şirket'e benim hesap numaramı verip yollatıyor. Bu kişi ile iş için anlaştım diyip yollatmış. Daha sonra benden geri aldı parayı olay bundan ibaret.
Yazar: edriyn - 12-28-2020, 05:25 AM - Forum: Ceza Hukuku
- Yorum Yok
Merhaba, farklı illerde olunması sebebiyle kargo vs. gibi sebeplerden dolayı belirlenen uzlaşma süresi ve uzlaşma süresi için verilen ek 20 gün süresi de dolarsa bu durumda ne olur?
Burada 2 senaryo var.
İlki tek tarafın uzlaşmayı imzaladığı diğer tarafın imzalayamadığı bir durum söz konusu. İmzalayamamış olmasının sebebi de karo gecikmesi vs. gibi elinde olmayan sebeplerden dolayı sürenin dolması.
İkinci senaryo da her iki taraf da kağıdı zamanında imzaladı ve gönderdi fakat taraflardan birinin gönderimi sonrası kargo geç teslimat yaptığı için uzlaşma kağıdının ilgili yere zamanında tesliminin gecikmesi sebebiyle sürenin dolması.
Bu tarz durumlarda ne olur bunun hangi tarafa ne gibi negatif etkileri olur?
Merhaba, Hukuku para kazanma ve zenginleşme aracı olarak kullanan kişilerin bu yaptıkları şey suç değil mi? Hakim ve savcılar bunları görmüyorlar mı? Her önüne gelen kişiye "hukuk" çerçevesinde dava açan ve bunun üzerinden gelir elde eden kişilerden bahsediyorum. Örneğin tazminat vb. şekillerde. Bunu yapanları görüyorum son zamanlarda giderek de artıyorlar. Bunu yapanlarda ve teşvik edenlerde yine bir takım avukatlar. Bu insanlara yeterli delil ile "Hukuku para kazanma ve zenginleşme aracı olarak kullanma" adı altında dava açılabilir mi?
[b]İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi[/b]
[b]2019-2020 Akademik Yılı Güz Dönemi[/b]
[b]Ceza Hukuku Genel Hükümler I Dersi Pratik Çalışması[/b]
[b]16.10.2019[/b]
[b] [/b]
[b]OLAY I[/b]
İstanbul’da yaşayan A, Berlin’de ikamet eden babası D’yi öldürmek istemektedir. Ancak bunu kendisi değil bir başkasına yaptırmayı düşünür. A, 1.1.2013 tarihinde Berlin’deki Türk büyükelçiliğinde hukuk müşaviri olarak çalışan arkadaşı B ile konuşur, babasını öldürmesi halinde kendisine 100 bin TL vereceğini söyler. B, 20.1.2013'te Türk vatandaşı C’den D'nin evinin anahtarını alır. Eve girer ve D’yi 1.02.2013 tarihinde öldürür. 21.1.2013 tarihinde TCK’da değişiklik olur ve suça katılan herkesin fail olarak sorumlu tutulacağı düzenlemesi getirilir.
[b]Sorular [/b]
[b]1.[/b] Yer bakımından uygulama açısından belirleme yapınız.
[b]2.[/b] Zaman bakımından uygulama açısından belirleme yapınız.
[b]3.[/b] Kişi bakımından uygulama açısından belirleme yapınız.
[b] [/b]
[b] [/b]
[b]OLAY II [/b]
1.2.2004 tarihinde Gürcistan'a geçen Ayhan ve oğlu 17 yaşındaki Arda dolaşırlarken aynı gün Bülent ve Vilademir isimli iki kişi Arda’yı arabaya zorla bindirerek kaçırır. 5.2.2004 tarihinde Arda böbreğinin biri ve karaciğerinin bir kısmı alınmış olarak bulunur. Bu durumun aynı gün gerçekleştirildiği tespit edilir. Gürcistan’da yeterli tedavi alamayacağını düşünen baba Arda’yı Türkiye’ye getirir. Türkiye’ye getirilen Arda Hacettepe hastanesinde tedavi altına alınır. Ancak Arda kurtarılamaz ve 2.7.2005 yılında ölür. 15 Haziran 2005 tarihinde değiştirilen hükümle bu suçu işleyenler hakkında kamu görevinden ömür boyu yasaklılık getirilir. Türkiye’nin talebi üzerine daha sonra Bülent Türkiye’ye iade edilir ve hakkında 15 Mayıs 2007 tarihinde görevli ve yetkili mahkemeye hitaben iddianame düzenlenir ve mahkemeye verilir.
[b]Sorular[/b]
1. Olayı suçun işlendiği yer açısından değerlendiriniz.
2. Zaman bakımından uygulama açısından değerlendiriniz.
[b] [/b]
[b]OLAY III[/b]
Bir hukuk bürosunda stajyer olarak çalışmaya başlayan S, 10.2.2014 tarihinde avukat A tarafından cinsel davranışlarla vücut bütünlüğü ihlal edilerek cinsel saldırıya maruz kalmıştır. Bunun üzerine S, cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmuştur. Yapılan soruşturma sonucunda 12.6.2014 tarihinde avukat A’nın TCK m.102/1 hükmü uyarınca, cinsel saldırı suçunun temel şeklinden yargılanmasına başlanmıştır. Söz konusu hükme göre “[i]cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi, mağdurun şikayeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır[/i]”. Ancak yargılama devam ederken 18.6.2014 tarihinde 6545 sayılı kanun ile TCK m. 102’de köklü değişiklikler yapılmıştır. Buna göre [i]“(Değişiklik: 18/6/2014-6545/58 md.)[/i][i]Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi, mağdurun şikayeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması halinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.”[/i]
Ayrıca aynı kanun değişikliği ile maddenin eski metninde yer alan “[i]suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur[/i]" hükmü de yeni kanun metninde yer almamıştır.
[b]Sorular [/b]
[b]1.[/b] Mahkeme yaptığı değerlendirme sonucunda; A’nın S’ye yönelik cinsel davranışlarının sarkıntılık düzeyini aştığını ve bu saldırı sonucunda S’nin ruh sağlığının bozulduğunu tespit ederse hangi kanun hükmünü uygulamalıdır?
[b]2.[/b] Mahkeme yaptığı değerlendirme sonucunda; A’nın S’ye yönelik cinsel davranışlarının sarkıntılık düzeyini aştığını ancak bu saldırı sonucunda S’nin ruh sağlığının bozulduğunu tespit ederse hangi kanun hükmünü uygulamalıdır?
[b]3.[/b] Mahkeme yaptığı değerlendirme sonucunda; A’nın S’ye yönelik cinsel davranışlarının sarkıntılık düzeyini aşmadığını tespit ederse hangi kanun hükmünü uygulamalıdır?
[b]4.[/b] A’nın olaydan sonra yapılan seçimlerde milletvekili olduğu ihtimalde, hakkında gerçekleştirilecek muhakemeyi değerlendiriniz.
Birkaç yıldır ileri derecede kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH)1 olan A, doktorun sıkı takibi altına olup oksijen tüpü tedavisi görmektedir. Ancak geliniyle oğlunun şiddetli geçimsizliğinden olumsuz etkilenen A, hastaneye gitmeyi bırakır ve artık oksijen tüpü tedavisi almaz. Bir süre sonra nefes almakta iyice zorlanmaya başlayan A, acılara dayanamaz hale gelmesine rağmen hastaneye gitmeyi reddeder. Sonunda baygınlık geçiren A, ailesi tarafından hastaneye getirilir. Hastanede yapılan muayene sonrası A’nın ölüm tehlikesi olduğu anlaşılır ve A, hemen acil servise alınır. Ameliyata alınması gerektiği sonucuna ulaşılan A, yarı baygın şekilde müdahaleye rızası olmadığını belirtir. A’nın oğlu, A’ya müdahale edilmesi ve A’nın söylediklerine itibar edilmemesi gerektiğini söyler. Hastanedeki uzman doktorlar B ve C, A’nın durumunu görüşürler. C, ameliyat başlamadan önce B’ye ameliyatı yapamayacaklarını, A’nın rızasının bulunmadığını belirtir. C’nin bu konudaki mevzuat hükümlerinin değiştiğini hatırladığını söylemesi üzerine B’nin kafası karışır ve C ile birlikte A’ya müdahale etmek istemez. Bunun üzerine A’nın oğlu, A’nın ambulansla başka bir hastaneye götürülmesini ister. A, başka bir hastaneye götürülürken ambulansın bir kaza nedeniyle sıkışık durumda olan trafikte kalması ve hastaneye zamanında yetişememesi üzerine hayatını kaybeder. Olay sonrasında A ile C’nin kardeş oldukları, A’nın muvazaalı işlemle C’yi mirastan yoksun bıraktığı için C’nin A’ya sinirlendiği, bu nedenle mevzuat hükümlerinin değiştiğini hatırladığı yalanıyla A’nın ameliyatına engel olduğu anlaşılır.
SORU: Olayda YALNIZCA B VE C’NİN ceza sorumluluklarını varsa ifadelerini de dikkate alarak suç sistematiğine uygun şekilde inceleyiniz.
Hepimiz uzun bir sürecin sonunda bu mesleği icra etmeye başladık. Bu meşakkatli yolda hep beraber yürüdük. Mesleğin zorluklarına hep birlikte göğüs gerdik. Bir meslektaşınız olarak forum içinde tüm sorunlarınızla ilgilenmeye hazırım. Bu süreçte gerek hukuki sorularınız gerek meslek hakkında merak ettikleriniz gerekse dava süreçleri hakkında karşılıklı dayanışma içinde olabileceğimi belirtmek isterim.
Merhabalar bir müşterim beni ve mal sahibini mağdur etti. Kendisini mahkemeye verdim. Şimdi google'dan dolandırıcı diye uydurmaca bir yorum yapmış. Mesaj atıp yorumu kaldırmasını söyledim yoksa yasal işlem başlatacağımı söyledim. Kaldırmayağım dedi. Dolandırıcı yazıp Ticari Faliyetlerimi durduruyor. Avukat ile görüştüm pazartesi günü şikayetçi olacağım. Burada merak ettiğim konu bir firmaya iftira atıp dolandırıcı olarak yazması suç mu?
Müşterinin iftira yorumu attığının kanıtı olarak kendisi cevap dilekçesinde yazdığı gerçek bilgileri paylaşıyorum dikkatlice okuyun gerçekler bundan ibaret müşteri ofisimize geldi daireyi gördü beğendi kapora verdi sözleşme yapıldı tapu günü satın almaktan vazgeçti. Cevap dilekçesinde bile 2 gün sonra aradım vazgeçtiğimi söyledim diyor durum bundan ibaret değil. Tapu günü alıcı ile satıcı geldi ve alıcı köyde kavga çıkmış dedi acil gitmem gerekiyor çıktı gitti. Satıcı ile Biz ortada kaldık. Daha sonra duydumki başka daire almış. Bizi kandırmış adam bende haklı olarak mahkemeye verdim. Bizim sözleşmemizde Vazgeçen taraf Emlak Komisyonunu öder. Şimdi burada suçlu kim?
Merhaba, 2010 yılında darp edildim. Suratımda adli tıp raporuyla sabit 3.derece kırık meydana geldi. Başka şehire taşınmamız nedeniyle davayı takip edemedim. Sanık 2018 yılında 1 yıl 8 ay hapis cezası aldı. Kişiye karşı maddi manevi tazminat davası açabilir miyim yoksa tazminat için olayın yaşandığı şehirdeki mahkemeyi yürüten mahkemeye mi başvurmalıyım?
Konu başlığını biraz daha açmak istiyorum. Her avukat her davaya bakabilir evet ama yeterince başarılı olabilir mi? Mesela ceza hukuku avukatıdır ama medeni hukuk yada tazminat hukukuna falan da kendisi bakmak istiyor. Bu durumda aynı avukata güvenmeli mi yoksa tazminat hukuku için o alanda daha iyi bir avukatla mı görüşmeli?
öğrenim gördüğüm lisenin adına instagram'dan açılmış itiraf sayfalarına fake hesaptan biri -zeynep şu itiraf sayfasının admini- diye hakkımda iftirada bulunmuş o sayfalar da bunu açık bir şekilde paylaşmış tüm okul görüyor. ben o anki sinir ve şokla bunu yazan o fake hesaba baya küfür yazdım. konuştuk halen benim admin olduğuma inanıyordu fakat ben her yazdığı şeye anasına kadar küfür ederek cevap verirken o hiç küfür etmiyordu saygılı bir şekilde konuşuyordu. o sonrasında iftira attığı tüm mesajları ve benle konuşmaları dahil tüm mesajlarını geri alıp, hesabını sildi ama bende ekran görüntüleri var. Ben savcılığa suç duyurusunda bulunursam kimliği tespit edilip dava açılır mı birde ettiğim küfürlerden dolayı o bana dava açabilirmi